Gel zaman git zaman Tito olmus, saglam otorite gitmis yerine bir zaman sonra Slobodan Milosevic gelmis, bos vermis ayriliklari Sirpiz demis Srebrenica’da katliamlar yapmis. Tutamamis bir arada Yugoslavya’yi. Herkes birakmis bu devleti kala kala Sirbistan, Karadag ve Voyvodina kalmis, ulke isim degistirmis Sirbistan – Karadag olmus. Zamanla Karadaglilar da ayrilmak istemisler ve duzenlenen referandumla ayrilmislar, Sirbistan’in deniz baglantisi da kesilmis, iyiden iyiye baglantisiz olmaya yuz tutmus. Ama bitmiyormus problemler, yillar yili sinirlarin korunmasi ilkesini benimsemis olan BM, AB ve ABD Kosova’nin bagimsizligina kavusmasi gerektigini soylemeye baslamis ve 17 subat 2008’de bu olay gerceklesmis. Buna yalnizca Rusya ve Sirbistan karsi cikmis. Zira Rusya’da da Abkazya gibi Cecenistan gibi yerler varmis. Hatta Rusya devlet baskani Vladimir Putin, Avrupa’yi iki yuzlu olmakla suclamis “KKTC’yi de taniyin o zaman” demistir kendi henuz tanimamisken hatta tanimayacakken. Uluslararasi iliskiler “pis” iliskilermis meger.
19 Şubat 2008 Salı
Republika e Kosovës
Gel zaman git zaman Tito olmus, saglam otorite gitmis yerine bir zaman sonra Slobodan Milosevic gelmis, bos vermis ayriliklari Sirpiz demis Srebrenica’da katliamlar yapmis. Tutamamis bir arada Yugoslavya’yi. Herkes birakmis bu devleti kala kala Sirbistan, Karadag ve Voyvodina kalmis, ulke isim degistirmis Sirbistan – Karadag olmus. Zamanla Karadaglilar da ayrilmak istemisler ve duzenlenen referandumla ayrilmislar, Sirbistan’in deniz baglantisi da kesilmis, iyiden iyiye baglantisiz olmaya yuz tutmus. Ama bitmiyormus problemler, yillar yili sinirlarin korunmasi ilkesini benimsemis olan BM, AB ve ABD Kosova’nin bagimsizligina kavusmasi gerektigini soylemeye baslamis ve 17 subat 2008’de bu olay gerceklesmis. Buna yalnizca Rusya ve Sirbistan karsi cikmis. Zira Rusya’da da Abkazya gibi Cecenistan gibi yerler varmis. Hatta Rusya devlet baskani Vladimir Putin, Avrupa’yi iki yuzlu olmakla suclamis “KKTC’yi de taniyin o zaman” demistir kendi henuz tanimamisken hatta tanimayacakken. Uluslararasi iliskiler “pis” iliskilermis meger.
Saygi mi dediniz?
Bundan yaklasik 12 yil once Solomos Spyrou Solomou isminde Guney Kibrisli bir Rum KKTC sinirindaki Turk bayragini indirmeye kalkmis ve vurularak oldurulmustu. Dunya kamuoyunda da oldukca tartisma cikarmisti, fakat kanunlar acikti sinir ihlali yapan bir kisiyi vurabiliyordu devletler.
Kutsal degerlerine hakaret ettigin bir millet ile nasil bir uzlasma bekleyebilirsin, nasil sana saygi duymasini bekleyebilirsin, bu nasil ikiyuzluluktur. İkiyuzluluk demisken aklima cenazede hazir bulunan DTP liler geldi. Kendileri otopsi raporlarinda da gayet net bir sekilde gorulen bir gercegi carpitarak(dezenformasyon yaparak) olen gencin “basina tas isabet ettigi icin” degil de panzerle ezilerek oldugunu iddia ederek bu bayrak cignenmesinin ustunu ortmeye calismaktalar. Tabii ki de basimizdaki iktidar goreve gelmeden once soz verdigi gibi dokunulmazliklari kaldirmazsa herkes de istedigi gibi konusur, istedigi gibi Turk bayragina hakaret eder, ama bu millet bunu daha fazla kaldirmaz.
17 Şubat 2008 Pazar
ÜZERİMİZE OYNANAN OYUNLAR VARMIŞ !
15 Şubat 2008 Cuma
TARTIŞAMAMAK !
12 Şubat 2008 Salı
TARİKATLAR ÜLKESİ
9 Şubat 2008 Cumartesi
ALMANYA’DA ÖLMEK
9 Türk Almanya’da çok üzücü ve bu çağa yakışmayacak bir şekilde can verdi. Bu insanlar yıllar öncesinden oralara, buradakinden daha iyi şartlar bulmak amacıyla gitmiş, geleceğini memleketlerinden uzak belirlemek zorunda kalmışlardı. Muhtemelen hiçbiri çok istemedi en başta ama şartlar, Türkiye’nin onlara verebilecekleri, onların hayatlarını burada mutlu sürdürmeleri için yetersizdi. Gittikleri yer genel anlamıyla ülkemizden daha ilerde, belirli koşulların mesela insan hayatının öneminin daha yüksek olduğu bir ülke. Şanssızlık mı, kader mi ne dersek diyelim çok garip bir şekilde bu insanların Almanya’da yaşanmayacak bir ihmale kurban gitmeleri de olayı biraz daha hazin kılıyor. İnsan hayatına bu kadar vurgu yapılan bir yerde, itfaiyenin geç müdahalesi ve etkin olmayan çalışması da düşündürücü. Ayrıca olayın ırkçı bir kundaklama olması durumu da henüz aydınlatılmış değil, eğer böyleyse, böyle gelişmiş, zengin ve insan haklarının önemli olduğu bir ülkede bu tip düşüncelerin hala barınıyor olmaları insanı AB kriteri denen şeyin anlamını düşünmeye itiyor. Kriterler olsa bile ona uymayacak, o paralelde düşünmeyecek insanların varlığı tam anlamıyla bunların uygulanamaması anlamına geliyor. Bu da beni sadece ülkemde değil dünyada barış, huzur ve hoşgörü ortamının oluşma ihtimali adına umutsuzluğa düşürüyor.
7 Şubat 2008 Perşembe
Sırbıstan Tadiç le Avrupa Birliği yoluna devam dedi (mi) ?
Karadağ’ı kaybettikten sonra siyasi arenada gerek Mladiç ve Karadziç in teslim edilmemesiyle, gerekse Kosova konusundan sonra Avrupa Birliği karşısında daha da fazla Rusya yanlısı politika izleyen Sırbıstan yönetimi acaba bu seçimlerle değişikliğe gider mi sorusu şu an Balkanlar üzerindeki tartışılan en yoğun konulardan. Tadiç’in seçimi kazanmasıyla Avrupa Birliği yönünde esen rüzgarları bir ölçüde kuvvetlendirmiş durumda. Ama gerek Tadiç'in milliyetçi kesimleri rahatlatmaya çalışan Kosova açıklamaları ve Rusya ortaklıklığını varolan gündeme tekrar sokması, gerekse Rusya ve değişik kesimlerden gelen tatlı sert açıklamaklar, ilişkilerin AB minvaline hemen oturamayacağının bir göstergesi. Özellikle Sırbistan'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerini Batı yanlısı Boris Tadiç'in kazanmasının ardından, Kosova'nın bağımsızlığını sağlayacak her türlü girişimi bloke edeceğini açıklayan Moskova yönetiminin isteği bu yönde.
Dün Kosova Başkanı Fatmir Seydiu, Kosova bağımsızlığı öncesi destek arayışlarında bulunmak için bugün Türkiye'ye geldi. Seydiu'nın Türkiye ziyareti sırasında tabi ki ortak dilek ve açıklamalarda bulunulmaktan ileri gidilmedi, ancak böylesi bir seçim sonrası hele de mevzu Avrupa Birliği ile yakından ilgiliyken bizim de bu değişimin dışında kalamayacağımızın açık bir göstergesi oldu. Öte yandan seçimlerden hemen sonra Kosova hakkında sorulan “Türkiye, Kosova'nın bağımsızlığını tanırsa ilişkileri donduracak mısınız?'' şeklindeki soruya, "Türkiye, Kosova'nın bağımsızlığını tanırsa ilişkilerimiz zor olacak.'' karşılığını veren Nikoliç, Güneydoğu meselesine gönderme yaparak, "Türkiye'nin de benzer sorunu yok mu?" diye de ekledi.
Sonuçlar henüz çok taze ve genç. Ama şurası muhakkak ki Sırbistan- Kosova- Avrupa Birliği üçgeni. ABD- Rusya gibi büyük devletleri ilgilendirdiği gibi Türkiye gibi bir orta büyüklükte bir devleti de ilgilendirdiği aşikar. Özellikle mevzu Avrupa Birliği olunca.
1 Şubat 2008 Cuma
ALLAH BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN..!
II. Dünya Savaşı sonrası Komünizmi tehlike gören ABD’nin birçok ülkede desteklediği, Komünizm yanlısı bir altyapı oluşurtulmasını engellemek amacıyla kurulan gizli örgütler derin devleti temsil eder ve bu tip örgütlenmeler CIA destekli olarak değişik ülkelerde faaliyetlerde bulunmuşlardır. Her ülkede bu örgütlerin değişik isimleri olmuştur. Bizim derin devletimiz kendine ‘ERGENEKON’ ismini takmıştır. Bu örgüt II. Dünya Savaşı sonrası ülkede gerşekleşen birçok olayda, perde arkasında kalarak başrolü üstlenmiştir. Bu olaylar açıkça ABD ve onun bu bölgede görmek istediği şövenist, muhafazakar ve ABD muhalifi olmayan bir toplum oluşturmaya hizmet etmiştir. Bu tip örgütlenmelerin görüldüğü bütün ülkeler bu oluşumları zamanla tasfiye etmiş ve demokratikleşmenin gereği olan çetelerden yoksun bir sistem oluşturmayı büyük ölçüde başarmıştır. Biz şu günlerde süren operasyonla bu tasfiyenin adımlarını az da olsa atar gibi oluyoruz. İnsan demokratikleşme adına umutlansa dahi sanki yine yarıda bırakıp, kökünü kazıyamaz mıyız endişesine kapılıyor. Bunun en büyük sebebi de Susurluk Olayı gibi tarihi bir olaydan sonra bile, bu çeteleşme ve mafya ilişkilerine karışmış kişilerin bir süre sonra milletvekili, hatta parti genel başkanı olabilmesi. En can alıcı ve umut kırıcı olan durum ise bu çetelerin ve katillerin hala Türkiye’de alkışlanır, saygı görür, yargılanmıyor olabilmeleri. Üstüne üstlük halkın bir bölümünün bu işlerin meşru olduğunu savunup, bu tip örgütlenmelerden medet umması ve bunları ‘Vatan bekçisi’ olarak görmeleri..