12 Şubat 2008 Salı

TARİKATLAR ÜLKESİ

Ülkenin her metrekaresi yeni tarikat oluşumları ile dolup taşarken, demokrasi umudum ve ülkenin geleceğine olan inancım gitgide azalmakta. Bugün ülkemizdeki tarikat oluşumları Anadolu’nun küçük kasabalarından İstanbul’un en lüks semtlerine uzanan bir zincirle ülkenin her karış toprağına bir virüs gibi yayılmakta. Bu yayılım birçok şekilde gerçekleşiyor. En bilindik metod maddi durumu yetersiz gençleri eğitim vaadi ile bir araya toplayarak, bu çocukların bu oluşumların bir parçası olmasını sağlamak. Peki bu çocukları buralara iten sebepler ya da bağlanmalarındaki en büyük etken ne? Bunun en önemli sebebi maddi olanaksızlık, bunun yanında cehalet ve istismar edilmiş dini duygular da var. Bu üç önemli sebep genç insanları tarikat oluşumlarının içine itiyor. Yine ayrıca ailelerinden dolayı; yani ailelerinin önceden bu tarikatlar ile bağlantılarının olmalarından dolayı bu oluşumlara mecbur gençler de var. Tarikat oluşumlarının dayandığı, görünürdeki en bağlayıcı unsur din gibi gözükse de bu oluşumların sahip oldukları siyasi ve ekonomik güç ne denli farklı temellerin bu oluşumların altında yattığını ve bu oluşumların hizmet ettiği amacın görünürden farklı olduğunu açıkça gösteriyor. Örneğin tarikatlar seçim sonuçlarından tutun da ülkenin geleceği ile ilgili atılacak adımlarda dolaylı yoldan söz sahibi oluyorlar. Bu bir rastlantı veya inanılmaz derecede organize olmuş ve resmi kurumların engelleyemediği bir durum değil, bu bilakis resmi kurumların bir bölümünün ciddi anlamda desteklediği ve yayılmasında aktif rol oynadığı bir süreç. Bugün gelinen noktada, 1980 de hortlayan ama daha öncesine dayanan temelleri olan bu organizasyonlar ciddi anlamda başarılı olmuş ve istedikleri, umdukları noktadan ileri gitmişlerdir. Yine bugünkü iktidarın bu denli güçlenmesinde tarikatların ciddi anlamda etkisi olmuş, birçok kesim üzerinde etkisi olan çok fazla tarikat olduğundan milletvekillerinden tutun da bakanların seçimine kadar her türlü işte tarikatlar ciddi derecede etkin rol üstlenmiştir. Tabi burada tarikatların etkisi birebir lider bazında olmuştur, çünkü birçok siyasi liderin biliyoruz ki bu tarikat şeyhleri ile yakın temasları olmuş ve onları destekleyen kitlenin yükselmesinde onlara yardımcı olmuşlardır. Tarikatlaşmadan daha önemlisi buraların ülkenin gençliğinden alıp götürdükleridir. Tarikatın olduğu yerde demokrasi olmaz, olamaz, tarikat mensubu insan da demokratik olamaz. Şeyhin sözünün son söz olduğu, onun fikrinin üzerine laf söylenmeyen, hiçbir tartışma, sorgulama, fikir özgürlüğü olmayan, mensuplarının onaylamak dışında işlevleri olmayan kurumlar ve oluşumlar demokratik olmazlar. Buralardan çıkan, buraların yetiştirdiği adamlar ne olursa olsun eğer ciddi bir arınma geçirmediyse hiçbir şekilde ciddi anlamda çağdaş insan olamaz. Burada hiçbir şekilde inanç ile ilgili bir eleştiri getirmiyorum ancak tarikatçı olabilme, oradaki tehdit unsuru olan söylemlere itaat edebilme gerçekten tehlikeli ve insanın insanlığını alıp götüren, onu insan yapan yargılama, sorgulama özelliğine zarar veren bir durum. İnanmak, ibadet etmek insanların kişisel tercihleri ama din hiçbir şekilde birilerinin birilerine itaat etmesi, yüce görmesi üzerine kurulu olamaz, oluyorsa burada bir yanlışlık vardır. Çünkü Allah ve peygamber dışında dinde bir müslümanın yüceltmesi gereken başka bir varlık yoktur. Bu çok açıktır, ancak birileri bazı farklı yorumlar getirerek bugün tarikatlaşma ile kendilerini nerdeyse peygamber yerine koymuş ve bu dünyada hiçbir kula nasip olmayacak refaha sahip olmuştur. Nasıl olur da savaşlar geçiren, her türlü zorluğa göğüs geren ve bunlardan hiç yılmayan bir peygemberin dini, yani Müslümanlık, bu çağda birilerinin lüks içinde evlerinden, köşklerinden fetva verdikleri ve kitleleri arkasından sürekleyen bu oluşumlara teslim oluyor bunu anlamak gerçekten çok zor. Bugün tarikatların yetiştirdiği insanların geldikleri noktalar ciddi anlamda göz boyayıcı olabilir. Ancak bu insanların sorgulama yapmadan bu çağda hala böyle zihniyetlere esir olabilmeleri ciddi anlamda üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Bir baska büyük çelişki de tarikatların çoğunun yetiştirdiği bir grup insanın bugün hala kapitalizmin sembolü olan kuruluşlara ve fikirlere hizmet ediyor olabilmesidir. Ayrıca yine içinde birçok tarikat mensubu olan bugünkü iktidarın ABD’nin Irak müdahalesinde destekçi olması ve onlarca müslümanın ölmesine en azından ufak da olsa bir göstermelik tepki vermemesi de bu işin sadece din bağıyla açıklanamayacak kadar organize ve danışıklı bir durum olduğunu ortaya sermektedir. Dini duygular istismar edilerek yapılanlarla bugün tarikatlar ciddi sermayedarlar haline dönüşmüştür. Birçok televizyon ve gazete sahibi olan tarikatlar ciddi anlamda her alanda etkili olmayı başarmış ve altının kazılmasını istemediği gerçekleri çok akıllıca örtmüştür. Yapılan yayınlar ciddi anlamda objektiflikten uzak ve yanlıdır. Bunu Türkiye’deki tarikatlardan bağımsız birçok medya organı için de söyleyebiliriz aslinda. Bu da zaten oluşturdukları sistemde hiçbir şey sorgulamayan robotlar yaratmak adına doğru olandır ancak hiçbir şekilde etik değildir. Neden kanıyoruz? Çünkü yaratılan atmosfer ve oluşan çemberde insanlar tamamıyla manevi olarak ezilmekte ve bu yoz oluşuma ortak olmaktadırlar. Din, bir insanı rahatça kandırılabilmek hatta sindirilebilmek adına en etkili araçtır. Genç körpe beyinlere “şunu şöyle bunu böyle yap, yapmazsan günaha girersin” demek en caydırıcı metoddur çünkü inanan insanın ne pahasına olursa olsun kaçınacağı şey günahtır. Ve anlatılan, öğretilenler doğrultusunda günaha girmemek için tarikatının emrettiğini sorgulamamaya mecburudur. Dolayısıyla kendi özgünlüğünden eser kalmaz tarikat mensubu kişinin. Kısacası insanı insan yapan, daha iyisi daha doğrusu için düşünmekten uzaklaşır.
MZA

Hiç yorum yok: