5 Mart 2008 Çarşamba

VE SONRA..

Toplum eğer devletle yani resmi tutumla sürekli aynı paralelde düşünürse o toplumda bir şeyler eksiktir. O toplumda ruh eksiktir, muhaliflik eksiktir ve sadece bunların ikisinin eksik olması bu toplumun benim ölçülerimde eksik bir toplum olabilmesi için yeterlidir. Birey devletten daha fazlasını istemekle mükelleftir. Özgürlükten tutunda, eğitime, sağlığa, daha iyi parklara bahçelere kadar toplum hem kişisel hem genel bazda devletten daha fazlasını istemelidir. Daha fazlasını istemek tabiki bir açgözlülük şeklinde olmamalıdır. Daha fazlası gelecek nesil için önemlidir, bizden sonrakilere bizden daha ilerde daha modern ve hoşgörülü bir sosyal yapı bırakmak için çabalamak her bireyin görevi olmalıdır. Devlet doğası gereği fazlasını vermemeye ve statükoyu korumaya çalışcaktır. Bugün Türkiye’de çok az birey daha fazlasını, daha fazla özgürlük ve demokrasiyi istemektedir. Bunun çeşitli nedenleri olsada susturulmuşluk ve daha ileri derecede susturulma korkusu bu hakları istemeye hatta daha da ileri gitmeye engeldir. Toplumda değişim devleti yönetenlerin değimesiyle değil daha aşşağıdan , temelden başlar. Değişim dinamitleri yukarıdan aşşağıya harekete geçmez. Değişim toplumlar için en alt sınıf baz alınarak görülür. Gerek ekonomik, gerek özgürlükler bazında değişimin aynası toplumun itilmiş, hor görülmüş kesimlerinin gösterdiği gelişme ile anlaşılır. Ülke git gide muhafazakarlaşmakta ve toplumun büyük çoğunluğu devlet ile aynı söyleme paralel gitmeye başlamaktadır. Resmi tutumlara çanak tutmak, eleştirisel olmaktan uzak kalmak bir toplumun düşünsel anlamda geleceğini tehlikeye düşürür. Bu zihniyetin meydana getirip yetiştirdiği zihniyet, daha fazlasını istemekte tereddüt eder. Köşesinde siner durur hatta daha da ileri gidelim bırakın devlete muhalif ve eleştirisel bakmayı toplumsal yanlışlıklara karşı bile vurdum duymaz bir tutum izler. Bugün toplum 80 sonrası baskılarla ve olşturulan eğitim sistemi ile gayet yukarıda anlattığım hale bürünmüştür. İnsanlar yolda zor durumda gördüğüne yardım etmeyi bırakın ordan hemen uzaklaşayım aman bana iş çıkmasın derdine düşmüştür. O hep övünerek bahsettiğimiz değerlerimizde bu süreçte yok olmuştur. Toplumun büyük kesimi vatan millet edebiyatına teslim olmuş kendisi için dahi fazlasını istemeye aciz kalmıştır. Korku öyle işlemiştir ki insanların içine bu korku bir süre sonra yanlış algılamaları beraberinde getirmiştir. Örneğin hakkını arıyan, bunun için grev yapan veya daha fazla sosyal hak için devletine tepki göstern her işçinin bayramı olan bir mayıs’a gitmek
toplumun bir kesimi tarafından terör eylemine katılmak olarak algılanmış ve hakkını isteyen insanlara bu tip damgalar yapıştırılmıştır. Yabancı birinin polis tarafından karakolda öldürülmesine tepki yürüyüşü yapmak vatana ihanet sayılabilmiştir. Bu ciddi anlamda toplumda, tepkiye, hak aramaya daha fazlasını birey olarak devletten istemeye hakkı olan vatandaşlara düpe düz saygısızlıktır. Bu asıl olarak sistemin kendince başarısıdır. Evet sistem ve devlet politikası başarılıdır.(Burada devlet derken iktidardan bahsetmiyorum, devlet dediğimiz yapıdan ve olgudan bahsetmekteyim) Sistem bastırılmış, yolda yatana kalk demiyecek insanlar yaratmayı başarmıştır, hakkını isteyene vatan haini demeyi normal bulan, katillere helal olsun diyen, en küçük toplumsal eleştiri yapanı vatan haini ilan eden, devletten sistemden yana olan, ezilene, itilene sahip çıkmayan, ötekileştirmeye alet olan insanlar yaratmayı başarmıştır. Birey sorguladıkça, kendinden sonra gelene daha iyisini, daha özgürünü bırakma çabasına girdikçe ve kalkıp isyan ettikçe bireydir. Yoksa bunun aksine çanak tutan insan, birey olmaktan nice uzaktır. Ona ben insan derim, ama ne kadar bireydir bu tartışılır..ve sonra... sonrası aynı olur bu toplumsal yapı değişmedikçe ve sonra olmaz, sonrası şimdikinden beter olur..
MZA

2 yorum:

Keefain dedi ki...

Eleştiri ve değişim, çatışma ve ilerleme, yanlış ve öğrenme gibi kavramları birleştiremedikçe aydınlanma ve toplum olma kavramlarını gerçekleştiremeyiz dediğin gibi.
Eğitim şart :) ve eğitim sisteminin değişmesi şart, çünkü insanların seslerini duyurmaları için bir takım olayların farkında olmaları gerekmektedir. Toplumsal farkındalık ise kolay kolay gerçekleştirilebilecek bir olay değildir. Ama ben bu konuda çokta kötümser değilim çünkü gelecek nesil yani bizlerin nesli ile Türkiye'de birçok değişim yaşanacak ve Türkiye her manada çağdaşlaşacak. Tabii bu çağdaş kelimesi gerçek mana da çağı yakalamak manasına geliyor, yoksa herkesin kendi bildiği gibi kullandığı çarpık çağdaşlık değil.

Keefain dedi ki...

Ve Sonra... Sitede yazı kalmaz. Ocak 16, Şubat 8, Mart'ın yarısı 2. Yazılarınızın devamını bekliyoruz. Amerika dönüşü sizinle görüşmek lazım bu konuda :).
İyi geceler.