2 Nisan 2008 Çarşamba

NE AB NE AKP TAM KARANLIK TÜRKİYE !


Bir grup insan düşünün sayıları bir elin parmaklarından bir fazla, ve milyonlar düşünün bu insanların gördüğünü görmekten aciz, ama onlara göre aciz. 16,5 milyon insanın göremediğini görme erdemine sahip bu 11 kişi ülkenin dönen tekerleğine, “her ne kadar çok da sağlıklı dönmese de” çomak sokma girişiminde bulunuyor. Çok kısa bir süre önce yüzde 47 oy almış bir parti, gazete küpürleri ve bir kaç röpörtajdan yapılan alıntılarla suçlu gösterilip aleyhine dava açılabiliyor. Bu senaryonun amacı gayet açık bir şekilde belirgin ve rollerin kimin tarfından dağıtıldığı da hiç birimize yabancı değil. Çok tuhaf değil Türkiye için bu süreç, bir grup elit ve kendilerini bu ülkenin sahibi gören kesim, rejimi koruma kılıfı adı altında kendi elit durumlarını değiştirebilecek her türlü halk hareketine, siyasi harekete ve demokartikleşme çabasına karşı her zaman bu tip senaryolar uydurdular ve mutlaka ki uydurmaya devam edecekler. Yapılanın laikliği korumak, ülkeyi demokratikleştirmek, anayasaya saygı duyulmasını sağlamak gibi bir amacı olmadığı net bir biçimde açık. Bu durum sadece en azından AKP adına düzenlenen iddanamade açıkça çok kasıtlı davranıldığını gösteriyor. Yazının en başına dönüyorum gerçekten 11 kişilik bir kitle mi karar veriyor böyle bir davanın açılmasına ya da bir ülkenin geleceğiyle oynamak sadece 11 kişinin görevi olabilir mi? Cevap net ve açık; kafasını demokratikleşmeye kapamış, ülkeyi içe kapanık ne ABD ne AB zihniyetiyle dünyadan koparmak isteyen, cumhuriyet kavramını kutsal kitap kabul etmiş ve bunun modernleştirilmesine, dünyaya entegre edilmesine karşı çıkan kesimin çabasıdır bu. Bu kesimin kendi nemalandığı dinamikler yerinden oynamaya başlayınca, örneğin; AB süreci ülke için önem kazanıp, bu yolla reformlar yapılınca, anti demokratik yapının sorgulanmasına başlanınca, bu kitle kendinde bir şeylere çomak sokma zorunluluğu hissediyor çünkü mevcut sistemin ileri gitmesi, modernleşmesi halinde o örümcek kafalarıyla hiç bir işe yaramaz asalaklar olarak hayatlarını sürdürecekler. Amaç kendilerini dünyaya entegre etmek yerine ülkeyi kendileri gibi anti-demokratik hale getirmek. Siz dinci veya sol bir parti ya da sisteme karşı yeniliği savunan bir halk hareketi olun, bu kitle bunun önüne bir şekilde geçip ülkeyi karanlıkta kalmaya mahkum ediyor. AKP’nin kapatılma sürecinin bu ülkenin AB ile ilişkilerini zedeleyeceği ve belki de hiç açılmamak üzere kapayacağı açıkça görülüyor. Demokrat olduğunu düşünen ve demokrasiye inanan bir insan olarak dileğim parti kapatma denen durumun sonsuza kadar bu ülkede bir daha olmaması. AB sürecinin durması da insanı ülkede demokratikleşmenin 8o yıldır olgunlaşamamasi gerceginin yanisira, geri gitmesi tehlikesiyle bizi başbaşa bırakıyor. Ayrıca yabancı sermayenin istikrarsız ve siyasi kaos halindeki bir ülkeden muhtemelen kaçma olasılığı da insanı ekonomik gelecek adına umutsuzluğa sürüklüyor. Evet 11 kişi ve bunların arkasındaki gerici karanlık kitle bizi bu risklerle ve geri kalmışlıklarla yaşamaya mahkum etmek üzere. Tabi ki AKP tamamen demokrasi yanlısı ve özgürlükçü bir parti değil, ayrıca ülkenin çıkarına olmayan icraatları da mevcut ama bu partinin muhalifi olmak farklı bir şey, bu partinin laiklik kılıfı altında, partiyi sandıkta yenemeyenler tarafından kapatılmak istenmesi farklı bir şey. Bu süreç tamamen yargının Türkiye’de siyasetin bizzat içinde olduğunun göstergesidir. Bu artık AKP ve statükocu kitlenin mücadelesi ve davası olmaktan çıkmıştır. Bu dava Türkiye’de gerçek demokrasi isteyenlerle statükocu ve ulusalcı karanlık kitlenin davasıdır. Bu kitlenin karanlıklığı Ergenekon Soruşturması’na verdikleri tepkilerden de anlaşılabilmektedir. En ufak olayda laiklik diye yollara düşen bu kitle ucu eski ordu mensupları, gazeteciler ve eski siyasilere dayanan Ergenekon soruşturması’nda suspus kesilip üstüne üstlük bu yapının tasfiye edilmesini sert bir dille eleştirmiştir. Bu kitle kısacası ülkedeki gelişime, değişime karşı olan kitledir. AKP’nin kapanmasını isteyenler, Ergenekon’un tasfiyesini istemeyenler, AB ile ilişkilerin durmasını isteyenler, gerekirse asker işin içine girmeli ve müdahale etmeli diyenler hep ama hep aynı kitledir. Hatta cumhuriyet mitinglerinde ellerine bayrak alıp diğer insanlar sanki bu ülkenin insanı değilmiş gibi onları ötekileştirenler, bu mitinglere katılan gerçek demokrat ilerici kitleyi bile kafalayarak askeri nerdeyse “darbe yap” diye göreve çağıranlar yine aynı kitledir. Türkiye tarihinin en önemli günlerini yaşarken aslında, ağır bir hastalıkla boğuşan hastayı anımsatıyor bana. Bu mücadele sırasında ya hastalık ve virüs kazanacak ya da hasta tekrar doğrulup demokratikleşme ve aydınlığa doğru koşar adımlar atacak. Umuyor ve diliyorum ki statüko ve karanlık bu işte yenilecek ve ülkemiz bir gün AB üyesi pırl pırıl aydınlık bir yer olacak. Eğer aksi olursa bize de muhtemelen yuksek lisans yapma bahanesiyle bu ülkeden, demokrasinin olduğu yerlere gidip bir daha da ancak buralara tatil için gelmek kalacak. Umarım tatillerim yurtdışında, hayatım ise demokratik, aydınlık, refah ve zenginlik dolu olmasını dilediğim ülkemde Türkiye’de geçer...
MZA

1 yorum:

Keefain dedi ki...

İçimden geçenleri yazmışsın. Görüşlerine tamamen katılıyorum. Bence de bu dava AKP nin ötesine geçmiştir ve Türkiye gerçeğiyle oynanmaktadır. 1-2 mevzu için AKP kapatılsın diyenler, Facebook ta grup açanlar, hatta ve hatta bu gruplardaki yazılarda darbe ve idam lafları edenler ne istediklerini bilmeyen ve bu ülkenin karanlığa gitmesini bilerek veya bilmeyerek destekleyenlerdir.