21 Ocak 2008 Pazartesi

Durmak Yok Yola Devam!


İktidar partisinin müthiş sloganı, hiç bir şey değiştirmeden yola aynen böyle devam etme vurgusunda. Kendilerince bildikleri de var muhtemelen, bizim görmemizi istemedikleri de cabası. Örneğin karanlık cinayetlerin hiç biri aydınlatılmazken en büyük sorunumuzun hala türban olması gibi, bunu görmemek lazım, görürsek o yolda durup doğruyu bulmak lazım, doğruyu bulmak ne demek, doğruyu bulmak cesaret demek, doğruyu bulmak statükoya meydan okumak demek. Bunlar için öyle böyle bir cesaret gerekmez, hele Türkiye’de siyaset yapıyorsanız bu hiçte münkün değil bizim siyasetçilerimiz için. Ayrıca bu dönemde artan tarikatlaşmaya ne demeli? Aslında bu işin temeli kesinlikle direk mevcut iktidar ile alakalı değil ancak yine bu dönemde bu tip örgütlenmelerin aynen, eskiden pek farklı olmadan devam ettiğini görüyoruz. Peki nedir bu tarikatların zararı veya olumsuz yönleri? Tarikatta demokrasi olur mu?. . . zannetmiyorum. . . Peki tarikat üyesi demokratik olur mu? . . Onu da zannetmiyorum. . . Dogmanın direk kabul edildiği, yani tarikat liderinin aldığı kararın direk kabul edildiği yerde demokrasi nasıl olur, olursa da ne denli demokrasi deriz biz buna? Bunların hepsi nasıl insanlar meydana çıkarır? Bunların hepsi hiç bir şey sorgulamayan, büyüğümüz ne derse doğrudur diyen, mevcut sisteme eleştiri getirmeyen hatta getirmekten aciz olan robotlar üretmez mi? Peki eğer bunlar meydana geliyorsa durup düşünmek, dinin bir kaç şeyhin ve tarikat liderinin elinde oyuncak olmayan bir şey olduğunu insanlara anlatmak veya mevcut gidişata rotuşlar yapmak gerekmez mi? Peki bunu mevcut iktidar yapar mı? Yani kabinesinde değişik tarikatlarla dirsek teması halinde olan, bu tarikatlara zamanında hizmet etmiş insanların bulunduğu iktidar bu gidişata dur der mi?. . Bal gibi de demez, derse ne olur? Derse bir dahaki seçimde yüzde 47 yalan olur. . . Peki bu konuda durmak yok diyelim, ekonomi için ne yapacağız? İşi gücü dolaylı vergiyi artırmak olan, geldiğinden beri mikro reform diye bağırıp bu konuda adım atmayan, altyapı hazırlığı yapmadan özelleştirmeye devam eden, özelleştirmeyi bütçe açığı kapama yöntemi olarak görmekten ileri gitmeyen yine bu iktidar değil mi? Bununla birlikte cari açığa bir türlü önlem alamayan, düşük kur nedeniyle ihracatçının belini büken, öğretmen maaşları OECD ülkelerine göre yüksek deyip o ülkelerin satınalma gücü paritelerini veya genel makro durumlarını bizle kıyaslamadan ulu orta konuşan bu iktidar değil mi? Her ay doların düşmesini fırsat bilip milli geliri dolar cinsine çevirip sonra kişi başı milli gelir arttı deyip, bu artışı günlük siyaset malzemesi haline getiren, aslında göz boyamayı milli gelir artışından daha önde tutan bu iktidar değil mi? Ülkeyi sıcak para bağımlısı hale düşürüp aman yabancılar kaçmasın yoksa batarız durumuna ekonomiyi sürükleyen onlar değil mi? Şimdi objektif bakıp başarılı olunan yerler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim ama başarı anlayışımız ne bizim? Başarı komple bir şeymi yoksa bir şeyler iyi giderken diğerlerinde hiç bir olumlu gelişme olmaması mı? Başarı komple bakılması gereken birşey olsa gerek kanımca. Yani durum öyle durmadan yola devem edecek kadar iç açıcı değil. Bunlara ek olarak 301 konusunu gündeme getirmek için Hrant Dink’in öldürülmesini bekleyen. Malatyadaki katliama karşı hiç bir duruş sergilemeyen, Rahip cinayetlerinin hiçbirinde detaylı soruşturma yapılıp, olayların daha net aydınlatılmasına yardımcı olmayan bu iktidar değil mi? Enflasyonu yüzde 10 un altına indiren Süreyya Serdengeçti’nin sırf iktidara yakın olmadığı için görevine devam etmesine izin vermeyen, Cumhurbaşkanlığı krizini yaratan, olayı aylarca ülkenin bir numaralı gündemi yapıp, yine aynı dönemlerde AB ilişkilerinde umursamaz davranan bu iktidar değil mi? Üniversiteler paralı olmalı gerekir diyebilecek birini YÖK başkanı yapan, sosyal devlet anlayışına akıl almaz biçimde ters düşen bu iktidar değil mi? Futbol sahalarında geçen yıl yaşanan şiddete ve federasyonda yaşanan krize positif hiç bir etkisi olmayan, sporu İstanbul ve Ankara’da belediye takımlarını bizim paralarımızı harcayarak Süper lige çıkarıp bomboş tribünlere oynamasına sebep olan bu iktidar değil mi? Kabinesindeki bakanların ailelerinin birden bire gemi almak, şirket sahibi olmak ve ihalelere girmek gibi hobileri ortaya çıkan iktidar bu değil mi? İstanbul’da belediye çalışmalarında minicik zavallı bir çocuğun ölümüne sebep olan şirkete ihale veren, yol çalışmalarına inanılmaz para harcayıp, ilk yağmurda asfaltın paramparça olmasına seyirci kalan, bu şirketleri denetlemekten aciz olan İstanbul’un belediyesi bu iktidarın değil mi? 2002 de geçirdiği reform paketi dışında AB normlarına uymak için gerekli çabayı göstermeyen bizi AB aldatmacasıyla oyalayan, yarattığı atmosfer ile halkı da AB’yi istemez hale getiren bu yönetim değil mi? Rehin askerleri vatan haini ilan eden, geri döndüklerinde ‘keşke gelmeselerdi’ diyen yine bu iktidar değilmi? Bunun gibi birçok örnek varken olaya ‘DURMAK YOK YOLA DEVAM’ gibi düz mantıkla bakan, gelişmeyi, değişimi komple bir olgudan çok belirli göstergelerin iyi gitmesi algılayan ve algılatan bu iktidar değil mi? Sonuç olarak böyle durmadan yola devam etmek memleketin ekonomisinde rakamsal farklılıklar sağlar ama bu durum istikrara bu şekilde dönüşmez dönüşse de sosyal alanda değişimler sağlamadan, hukuku Avrupa standartlarına çıkarmadan demokorasi olmaz olamaz. . . Ha diyelimki ekonomide belirli reformlar ile büyüme ve istikrar sağlandı ve ülke 10, 000 dolar kişi başına gelirli bir ülke oldu. Anayasal düzenlemler sağlanmaz, insan hakları ve ifade özgürlüğü sorunu aşılmaz, askerin siyasete etkisi devam eder, yaşam ve insan kalitesini artırmaya yönelik çalışmalar yapılmazsa ülke en fazla Malezya olur, belki ekonomik olarak biraz düzgün olur ama demokrasi falan olmaz. Ülkenin geleceği, gençliği, umutları yok olur. . .
MZA

1 yorum:

Peripherique dedi ki...

Ister Turkiye,ister Anadolu,istersek Turkiye Cumhuriyeti Devleti diye adlandirabilecegimiz, kurulusundan beri hatta dogumunda dahi eksik ve hatalarla dogan, zaten kendi mayasinda bir suru catismalara, anlasmazliklara, kavgalara gebe olan kurmaya, duzeltmeye ilerilere goturmeye calistigimiz halimizi ilerlemeye calisan kirik dokuk bir mekanizmaya benzetirsek.Ayaga kalkmaya calisan bu mekanizmanin kirik dokuk ilerleyemeyeciginin, bir parcasi dahi aksadiginda cok mesafeler kat edemeyecegini gostermesi acisindan guzel bir yazi olmus.elinize saglik,,,