16 Ocak 2008 Çarşamba

Turkiye'de sanatci olmak



Dünyada önemli yerlere gelebilmek, insanlar tarafından saygı duyulur olabilmek, nesiller boyu eserleriyle anılabilmek her gerçek sanatçının hayalidir muhtemelen...En azından belli bir kitle tarafından sevilmek, beğenilmek, alkışlanmak ister sanatçı. Bunun belirli kriterleri vardır, örneğin şarkıcıysan ilk önce iyi bir sese sahip olmak, yaptığın müziğe göre sahnede performans gösteriyor olabilmek( pop şarkıcısıysan iyi dans edebilmek gibi) ayrıca yaptığın müzik ve dünya müziği hakkında kültüre sahip olabilmek. Bunlar normal şartlarda olayların gerçekten seyrinde işlediği ülkelerde şarkıcı olan ve bu sanatı icra eden kişilerde olması gereken özelliklerdir. Yanlız şarkıcılık eğer Türkiye’de icra ediliyorsa bu sıralamaya belirli özelikler eklemek gerekir. Örneğin arabesk söylüyorsanız belli başlı kriterlere uymalısınız. Bunlardan başlıcaları iyi atasözü bilmek ve kullanabilmek, yabancı dillerden alıntılar yapabilmek, kendi kendine özlü sözler icat edebilmek, en önemlisi de televizyodan “posta koyabimek” ve kabadayılık yapabilmek. Bunlar ülkemizin olmazsa olmazları örneğin ünlü sanatçı müthiş ses ve entelektüel, dünyanın ileri gelenlerinden Nihat Doğan bu örneklerden en önemlisi. Kendisi Türk müziğini ileri götürmek adına yaptığı akıl almaz besteler dışında, kaliteli postalar koyabilmesi ve ingilizce alıntılar yapabilmesi ile ünlü bir şarkıcımız. Kendisinin ünlü sözleri kısaca şöyle sıralanabilir; ‘ Adamsan face to face geleceksin’, ‘bana söz söylemeden önce kendi background’una bakacaksın’, ‘Nihat Doğan sakal gibidir kestikçe uzar’, ‘Ruhun önümde diz çöküp tövbe ister’. İşte bu kaliteli, müthiş anlam içeren ileri Türkçe ile ‘advance’ Ingilizcenin müthiş harmanlaması olan sözler zat-ı muhtereme ait. Bu sözler ülkemizde ünlü olmak isteyen arabesk fantazi müzik yapan her gencin sahip olması gerken, kendine örnek alıp hiç dilinden düşürmemesi gereken sözler. Çünkü bunlar kaliteli müziğin bizim şarkıcılarımıza göre olmazsa olmazları. Aslında bir kıyaslama yaparsak dünya ile, böyle manzaraları başka bir yerde görebileceğimizi sanmıyorum. Görürsek bile bu ülkelerin dünyada saygı gören, elle tutulur gelişmişlikten uzak ülkeler olacağını düşünüyorum. Mesela müthiş ses, iş adamı, türk sosyolojisi ve felsefesine büyük katkıları olan İbrahim Tatlıses’i ele alalım. Kendisi her hafta düzenli olarak katıldığı programlarda ona buna kabadayılık yapıp, tehditler savurup araya da özlü söz ve uzun hava sıkıştırarak hepimizin beğenisini kazanıyor ve kalbimizi fethediyor. Ben İbrahim Tatlıses için birilerinin bir süre önce ülkemizin Pavarotti’si dediğini ve aynı çapta gördüklerini söylediklerini hatırlıyorum. Ama bunu hatırlarken aklıma başka bir şey daha geliyor acaba Pavarotti yaşadığı süre içinde Tiziano Ferro yada Eros Ramazotti’ye İtalyan televizyonlarindan posta koyup ‘face to face geliceksiniz gerizekalılar’ yada ‘siz beni yıkamazsınız ben buraya Roma’da pizza ustalığı yaparken keşfedilip geldim’ , ‘bir Pavarotti Italya’ya kaç kez gelir’ demiş midir yada herhangi bir kaç Italyan tenoru veliaht ilan edip sonra işine gelmeyince geri almış başkalarını veliaht ilan etmiş midir merak ediyor insan...
MZA

1 yorum:

Adsız dedi ki...

cok haklisin kesinlikle katiliorum sana türkiyede sanata saygi yok yada sanatin degeri bilinmior cünkü izleyen kitle skandal ve olay pesinde malesef

DHY